20 Ocak 2009 Salı

Bab-ı Esrar ve Suskunlar'dan Mevlevilik ve ilahi aşk




Ahmet Ümit'in son kitabı 'Bab-ı Esrar'dan' ve İhsan Oktay Anar'ın 'Suskunlar' adlı kitabından alıntılar...

-Tanrı merhametten de şefkatten de daha büyüktür.Tabi ki şiddet ve cezadan da.Onda hepsi vardır,onda hepsi birdir.Bir olmak demek,çok olanı bir görünümde toplamak demektir,ama farklılıklarını silmeden,aynılaştırmadan,birbirine benzetmeden.Çünkü her varoluşun bir anlamı,bir gereği vardır.Çoğu zaman mesele Tanrı'nın ne olduğu değil,bizim onda ne gördüğümüzdür.Sevgi dolu olanlar merhameti görür,zalim olanlar şiddeti.Zeki olanlar aklı görür,aptal olanlar kör inancı,alimler bilimi görür,cahiller mucizeyi.

-İki alem vardır:İlki varlık alemi,ikincisi mana alemi.Varlık alemi gündüz gibidir,olanı biteni açıkça görürsün,kendini kolayca ele verir.Mana alemi ise gece gibidir,onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir.

-Din bildikleri ,kitapta yazılanları harfiyen yerine getirmekti,sanki yaradanın gönüllü kölelere ihtiyacı varmış gibi.İbadet zannettikleri hoşgörüsüzlüktü,sanki Yaradan nefretten hoşlanırmış gibi.İnanç zannettikleri onların kurtuluş garantisiydi her iki cihanda,tövbe tövbe sanki Yaradan tüccarmış gibi.

-Tanrı değişmez diyorlar ya külliyen yanlış.Değişir.Onun hikmetinden sual olunmaz,ama bu kadar çok şey değiştiği için anlamakta zorluk çekiyoruz.Bildiklerimiz,bilinmeze dönüşüyor,yanlışlar doğruya,sevaplar günaha,helaller harama,yalanlar gerçeğe.Böylece ulaşılmaz oluyor o Yüce Varlık,büyük sırrını işte böyle koruyor.

-Ama gözleri dünyanın geçici geçici renkleriyle kör olanlar ne o sır perdesini ,ne de arkasındaki mutlak hakikati görebilirler.

-Çünki insana duyulan aşk da,Allah'a duyulan aşkın bir suretidir.Sen merdivenin ilk basamaklarındasın .Allah'ın aşkına ulaşmak için insanın aşkını öğreniyorsun.Külli aşka ulaşmak için ,cüzi olanı yaşıyorsun.yaşamadan aşkı nasıl bileceksen ki?

-Dervisin dermanı kendi derdinin içindedir.Ama bu derdi tek başına çekmelidir.Yoksa yakınları da ortak olur bu derdi çekmeye.Ki dert onlar için derman değil,illettir.

-Aşk yolculuğu tek kişilik başlar,maşukunu bulunca bir müddet iki kişiyle sürer ama yolun sonunda yine tek başımıza kalırız.Bizde başlayan bizde sona erer.

-Aşıklarını yolu ,kanunu ,ahlakı yoktur.Onların tek yolu vardır:Aşk.Onlar sadece aşkın diliyle konuşurlar.İlim ve aklın dili,aşkın bu renkli dilinin yanında sönmüş bir ateş gibi cansız kalır.

-Arıyorlardı,o sessizlikte kendileri diye aradıkları Cenabı Hak'tan başkası değildi.Bu yüzden biri aşık oldu,diğeri, maşuk.Çünkü aşk olmadan Hakk'a ulaşamayacaklarını biliyorlardı. Mevlana o an için dedi ki

Gönül ile aşk yüz perdeden soyundu
Her ikisi yan yana,can cana oturdu
O anda ikisinin arasına Cebrail girecek olsa dahi
Aşkın ateşinden kurtulamaz cayır cayır yanardı
.

-Aslolan aramaktır,Allah aynı zamanda içimizdedir.Ama nefsimizin istekleri bizi yanlış yollara sürükler,yemeye,uyumaya,şehvete duyduğumuz açlık,kabaran benliğimiz o kutsal parçayı benliğimizin en kuytu köşelerine iter,işte bu parçayı keşfedene aşık denir.Aramanın kendisi de aşk,lakin arayış tek başına olmaz,bize bir öğretmen ,bir mürşit,bir maşuk gerekir.Çünkü kimse o ince,kılıçtan keskin sevda köprüsünden tek başına geçemez,ama bir kez geçti mi artık maşuka ihtiyaç kalmaz.Aşık da maşuk da seven de sevilen de sadece o kişi olur.Tıpkı Cenabı Hak gibi.

-Hepimiz aynı sebebin neticesiyiz,hepimiz aynı ışığın zerrecikleri,hepimiz aynı Tanrı'nın nefesinden var olduk,suret nedir ki?

-Tam ışığa eriştiğimiz dediğimiz anda bakarsın gönlümüzde bir ağırlık olur,bizi yolumuzdan alıkoyar.Nilüfer çiçeklerinden bir pranga sarılır ayaklarımıza ,yürümemize engel olur,oysa bizim yolculuğumuzda esas olan hafifliktir;gönlümüz o ilahi aşktan başka yükü taşıyamaz.Derviş odur ki bedenden soyunsun,candan sıyrılsın,duygudan kurtulsun,lakin bu iş kolay değildir.

-Neyzen ne kadar usta olursa olsun,her üflediğinde ,her değişik makamda ney kendi özlemini getirir dile.O kesildiği göl kenarını özlemektedir.Çünkü o,göl kenarı denilen bir bütünün parçasıdır.Gerçek huzuru ve mutluluğu ,gerçek sevinci ancak o bütüne ulaştığında bulacaktır.Tıpkı Cenabı Hakk'ın çamurdan yaratıp ,gövdesine yedi delik açtıktan sonra can nefesini üflediği Hz.Adem gibi,kendi ruhundan bir parçayıda onun ruhuna katmıştır.

-Mevlevilikte ölünmez sadece susulur.Ölenler ise sadece susmuş kişilerdir.Onlar aramızda yaşamaya devam ederler.


-SUSKUNLAR adlı kitabından mevlevihane ve mevlevilik tasviri (İHSAN OKTAY ANAR)

''Mihrabın önünde bir halka teşkil edecek şekilde sıralanmış otuz kadar Mevlevi,halka boyunca dönen upuzun bir dokuzyüzdoksanlık tespihi çekerlerken,hep birlikte ilk hecede sağa,ikincide ise sola eğilerek ,defalarca ve defalarca İsm-i Celal'i,yani ''Allah'' adını zikrediyorlardı.başlarında 'sikke' dedikleri uzun serpuşları,sırtlarında ise düğmesiz ve iliksiz siyah hırkaları vardı.Hayat denilen şu kısacık yolculukta,ama canlı ve cansız ama güzel ama çirkin ,ama dost ama düşman,kendilerine refakat eden her şeyi sevip koruyan bu ehl-i insaf dervişler,fırlatıldığında bir insanın kafasını dağıtacak bir taşı bile incitmek istemezlerdi.Çünkü biiznillah dile gelse ,sonsuz bir masalı anlatacak o taş ,Allah'ın sırdaşı,dolayısıyla kendilerinin can dostu idi.Kainatın ahengini bozmaktan,yaratılan here şeye zarar ve zeval vermekten çekinen bu efendilerin zikir çektikleri mekan o kadar ferah ve dingindi ki,zincire vurulmuş en saldırgan deliler ve zincirlerinden boşanmış en amansız fırtınalar bile ,böylesi bir yerde huzur bulurdu. ''

İhsan Oktay Anar ,Suskunlar adlı romanın bir bölümünü Eflatun adındaki temiz kalpli kişinin macerasına ayırmış bu macera bana Homeros'un Odisseas destanını hatırlattı, Osmanlı İstanbul'unda duyduğu 'gel' sesine uyarak türlü belalar ve türlü dehşetengiz olaylardan sonra Eflatun bir mevlevihaneye gelir. Bana siz mi 'gel' dediniz diye sorar şeyhe ,şeyh 'Biz insanlara 'Gel ' diyenlerdeniz.Doğru yere geldin. Peki beni niye çağırdınız? ''Senin temiz kalbine ihtiyacımız var.Bazıları buraya gelir ve huzur bulur,yine bazıları var ki buraya gelir ve bizler onda huzur buluruz.Ayrıca senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'Gel' dememiz değil onların sana 'Git' demeleri.Hiç kimseye 'kötüdür' deme.Aslında onlar ,bilmeden iyilik eden insanlardır. ''

Bab-ı Esrar'dan
-Bazen melekler kıskanır masumiyetimizi,bazen kötülüğümüz görür de şeytan saklanacak yer arar.Hayat şekle sokulamaz,nefes hapsedilmez,istek bağlanamaz,nef hiçbir zaman tümüyle öldürülemez.İyi mi yararlıdır,yoksa kötümü her zaman bilinemez.Gün gelir bir kötülük ,bin iyilikten daha faydalı olur

-Allahın kılıcı (Seyfullah) lakaplı Tebrizli Şems'den

Eğer Yahuda ,Hazreti İsa'yı ihbar etmeseydi,İsa nasıl göğe yükselecekti?Eğer İsa çarmıha gerilmeseydi,yani insanlığın bütün günahlarının bedelini kendi bedeniyle ödemeseydi,nasıl ölümsüz olacaktı?Oniki havariden yükü en ağır olanı Yahuda'ydı. Öteki havariler ,inançları için canlarını vermeyi göze alarak azizlik mertebesine ulaştılar.Elbette hayırlı bir işti yaptıkları,ama asıl marifet inancın için iyi olmak kadar,kötü olmayı da başarabilmekte.İblis gibi lanetlenmeyi göze alabilmekte.Sadece senin bildiğin hakikatın ağır yükünü taşıyabilmekte Yahuda bunu yapmıştı,kutsal yazgının yerine gelmesi için sadece bedeninin değil ,ruhunu da kurban olarak sunmuştu İsa Peygamber'in ayaklarının dibine.

Kitaplar:
Ahmet Ümit Doğan Kitap 'Bab-ı Esrar'
İhsan Oktay Anar 'Suskunlar'
mevlevilik hakkında en kapsamlı site:http://semazen.net/














-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder