3 Haziran 2009 Çarşamba

1984

Güneşin en tepede olduğu öğlen saatinde bir polis karakolundan dışarıya bakıyorum.Dışarda kimse yok sadece yanyana gelişigüzel dizilmiş kiminin sıvası çatlamış,kiminin boyası dökülmeye başlamış bir iki katlı bahçeli evler var.Büyük bir sessizlik hakim sanki herkes siesta yapıyor dışarısının aksine karakol karmakarışık.
Bir tarafda parmak izi kuyrukları devlet artık her vatandaşı daha kolay tanısın diye yapılan yeni uygulama,vatandaşların suç işleme özgürlükleri de yavaş yavaş ellerinden alınıyor.Sanki George Orwell'in 1984 romanı gecikmeli de olsa gerçekleşmeye başlıyor,'Büyük Birader' TV'den bağırarak muhaliflerini yeterince susturamadığından dert yanıyor.Herşeyi diğerleri gibi millete havale ediyor,millet ya parmak izi veriyor yada öğle uykusunda mahallenin sessizliği içersinde.Ey millet eldivenlerinizi takın ve öğle uykusu için yatacak yer bulun demek geliyor içimden.Nasılsa işinizde yok,halbuki 1984 romanında herkesin saçma da olsa bir işi vardı.George Orwell romanda komünist dünya eleştirisi yapmıştı fakat komünizm kendini küresel liberal sermayeye bıraktı ve bu kış ve bir dahaki kışlar bizim köye gelmeyeceği kesin.Şu işler bitse de bende öğle uykusuna dalsam diye düşünüyorum beni bu düşünceye sevk eden tembelliğim veya sıcaklık değil,sadece o mahalledeki evlerin beni çeken ıssız boşluğu.Uyku sanki tamamlayacak bu boşluğu,görmeyi umduğum tüm rüyalarda bir yerlerden düşeceğim ve canım hiç acımayacak bunu biliyorum.
Kamera başında tüm şehri izleyen memurlar acaba birgün gelecek Hurufi mi olacak?Hergün her saat baktıkları yüzlerin anlamını öğrenecekler belki de ve herkesi yaftalayacaklar bu suçlu,bu masum ve Steven Spielberg'in 'Azınlık Raporu'filmindeki su içinde yaşayan gizemli medyumlara benzer bu memurlar bize geleceği dar edecek.Tüm polisler Kara Kitap'ı okuyacak ve İstanbul sokaklarında yeniçerilerin hayaletleri dolaşacak polis kılıklarında.İzlenme rekorları kıracak programlar yapacak televizyon kanalları.İktidar daha fazla gücünü gösterirken etkin gücüyle bireyin özgürleşme süreci otorite aygıtları tarafından sekteye uğramaya başlamıştır,bunda en büyük etken liberal ekonomilerin yarattığı daha fazla muhafazarlaşma eğilimidir.Dünya özgür bir dünyadan totaliter liberalizme doğru yol almaktadır.Küresel sermaye özgür birey yerine hakları elinden alınmış düşük ücretli işçi ve zenginlik payını artıran burjuvazi istemektedir.Artan işsizlik sebebiyle yığınların baskı altında tutulması şiddetini artırarak devam edecektir.
Küresel krizin tetikleyicileri bütün dünyayı almak için birkaç kurum feda edebilirler,Asya'da sürecek egemenlikleri için gözden çıkarılan 3.000 kule çalışanı gibi örnekler bize kaz gelecek yerden tavuk esirgenmeyeceğini gösteriyor.Umutlarınızı yok edin çünkü artık dünya eskisi gibi hiçbir zaman olmayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder