10 Şubat 2009 Salı

Sanki bir başkası










Anadolu'nun ücra kasabalarından birinde bir otobüs molasında kılacaktı namazını ,otobüs tamda yatsı vaktinde mola vermiş ,şöföre de molayı biraz uzun tutması için rica etmişti,şöför de kırmamıştı ricasını.Kasabının lokantasına en yakın,şadırvanından kapanmayan musluğundan gürül gürül mineral sular akan camiye girdi,telaşlıydı diğer yolcuların zamanını çalmadan biran önce namazı kılacak ,çıkıp otobüse binip daha önce hiç görmediği ,kitaplarını okuduğu ,hayatını ,sözlerini ezberlediği alimler alimi ,gönüllerin sultanı Mevlana'sının türbesini görecek ,Konya'da türbenin bahçesinde neyden nameler dinleyecekti.Dua etmişti yaradana Tebrizli Şems'in ettiği duaya benzer bir dua :'Allahım bana bir mürşit ver ,ver ki şu gönlümün ağırlığından kurtulayım ver ki sana ulaşayım,ver ki dinledikçe sözünü ,gördükçe yüzünü seni anayım,senin en yakın dostlarından ver ki bana onun elini tuttukça şefaat alayım,şefaat aldıkça sana varayım.'Duyduğu Kuran'ın sesiydi,duyduğu arkası cemaatine,önü kıbleye dönük hocanın sesiydi,duyduğu ses bir daha hiç alamayacağı nefesin sesiydi,ses Allah'ın kainatta en güzel yarattığı insanın ,insanların en güzelinin sesiydi sanki.Ses yankılandıkça eski caminin mihrabında O, sesi aştı,cematten ayrıldı ,bir an namaz kılmayı unuttu,ettiği duaların ahengi bozuldu ,son başa ,baş sona geldi.Ses devam etti son bularak Amener Rasulu duasıyla.
'Ey Rabbimiz,mağfiretini isteriz Son varışımız ancak sanadır” dediler.Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez.Herkesin kazandığı hayır faidesine,yaptığı şer kendi zararınadır”Ey Rabbimiz,unuttuk,yahut yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme Ey Rabbimiz,bizden evvelki ümmetlere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme,Ey Rabbimiz takat getiremeyeceğimizi bize taşıtma.Bizden sadır olan günahları sil,bağışla,bizi esirge Sen mevlamızsın bizim,artık kafirler ruhuna karşı bize yardım et”
Camiye şöför geldi,'hocam gitmiyor muyuz' namaz bitti cemaat dağıldı.'Siz gidin,benim bavuluda lokantanın yanındaki otele bırakın,sizi de alıkoydum kusuruma bakmayın bir süre dinleneceğim burda ' dedi.
İşte O'ydu,mürşidi,sesi,nefesi,onun için gelmişti uzaklardan Mevlana'sına ulaşmadan bulmuştu O'nu,yüzündeki nurlar dağılıyordu çevreye, o nurlardı gürül gürül aktıran suları musluklardan çorak bir Anadolu kasabasında, o ses gönüllerin hepsini deliyor geçiyordu,o ses 'gel' diyordu 'mürşidin benim,aşığın benim'.Bu topraklardan çıkacaktı tabi ki o nefes,bu topraklardan çıkmıştı Yunus Emre,Hacı Bektaş,Pir Sultan,Mevlana.O'na doğru ilerledi,ağzı kilitlenmiş,sözcükleri tüketmişti,ellerini sıvazladılar 'Allah kabul etsin 'dediler karşılıklı'.
Sonraki günlerde camiden en son hoca ile birlikte çıktı,ne zaman birşey söylemeye niyetlense tüm sözcükler uçuyordu hafızasından dili kilitleniyordu,yeni yetme çocuk aşıklar gibi kelimeler bit yolunu bulsada bir mana çerçevesinde buluşamıyordu,diğer zamanlarda şadırvanın başında akan suyun sesini dinledi,tepelerde koyunları otlatan çobana arkadaşlık etti,çoban onu yabancı bulduğundan açıldı ;tepelerde gezerken ,her gün acaba hangi koyunu bir yerlere saklasam da sahibine kaçtı desem sonrada sakladığım koyunu öbür köye götürüp satsam diye düşündüğünü ,şimdiye kadar bunu gerçekleştirmese de artık dayanamadığını günün birinde yapacağını söyledi,çoban için dua etti,bu kadar sulakken heryer çevrede hiçbir ağacın yetişmediğine şaşırdı ama Rabbinin hikmetine sual olmayacağından sormadı,sustu.Sabah namazlarından birinde hoca okudu,o dinledi.Ses yankılandıkça ,ses yükselip alçaldıkça artık O, sanki O olmadığını fark etti,O artık sanki başka biriydi,ellerine baktı tanımadı,tanımadığı ellerini tanıyamayacağı yüzüne götürerek sıvazladı amin der gibi,kulakları çınlamaya başladı,çınladıkça ses azalmaya başladı ,geride bıraktığı hayatta bıraktığı hiçbir şeyi hatırlamıyordu ,ses iyice kayboldu,ses sustu,ses sustuğunda bir acıdan ziyade bir sızı hissetti,kağıt keser ya deriyi öyle ince bir sızı,ellerini yüzünden indirdiğinde sanki O daha başka biriydi,ortada ne ses,ne hoca ne cami vardı.Sadece koca bir sessizlikdi kalan.
Otobüsün muavini uyuyan yolcuya 'hocam Konya'ya geliyoruz bagaj sağda mıydı diye sordu ,yolcu artık Konya'daydı ,suskunların bahçesini göremeden suskunlardan olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder